Finansal rating danışmanlığı, şirketlerin ve yatırımcıların finansal kararlarını daha bilinçli bir şekilde vermelerine yardımcı olan önemli bir hizmettir. Bir şirketin veya kuruluşun kredi riskini değerlendirmek için finansal verileri analiz etme ve yorumlama sürecini ifade eder. Bu veriler, şirketin mali tabloları, faaliyet raporları, yönetim ekibinin geçmiş performansı ve sektördeki konumu gibi çeşitli kaynaklardan toplanabilir. Finansal rating danışmanlığı, hem şirketler hem de yatırımcılar için önemli bir hizmettir. Şirketler için, kredi riskini daha iyi anlamalarına ve daha uygun finansman koşulları elde etmelerine yardımcı olabilir. Yatırımcılar için ise, yatırım yapmadan önce bir şirketin kredi riskini değerlendirmelerine yardımcı olabilir.

Finansal rating danışmanlığı, aşağıdaki hizmetleri kapsayabilir:

  • Şirketin mali tablolarını ve diğer finansal verilerini analiz etmek
  • Şirketin faaliyet raporlarını ve yönetim ekibinin geçmiş performansını değerlendirmek
  • Şirketin sektördeki konumunu ve rekabet gücünü analiz etmek
  • Şirketin kredi riskini değerlendirmek ve bir kredi notu vermek

Finansal rating danışmanlığının faydaları şunlardır:

  • Şirketlerin kredi riskini daha iyi anlamalarına yardımcı olur.
  • Şirketlerin daha uygun finansman koşulları elde etmelerine yardımcı olur.
  • Yatırımcıların yatırım yapmadan önce bir şirketin kredi riskini değerlendirmelerine yardımcı olur

KREDİBİLİTE ANALİZİ

Büyüyen ekonomiye paralel olarak firmaların özkaynakları, ekonomik varlıklarını devam ettirmek için yeterli olmalıdır. Bütün iktisadi işletmeler kar elde etmek için yatırım yaparlar ve bu yatırımın finansal kaynaklarını da planlarlar. Ancak üretim, satış ve tahsilat süreçlerindeki olumsuz dalgalanmalar, firmaların pazarlardaki fırsatları değerlendirmek istemeleri vb nedenlerle yabancı kaynaklara ihtiyaç duyarlar. Başlangıçta, yabancı kaynaklar istisnai durumlar için düşünülürken süreç içerisinde firmaların en fazla zorlandığı alan olabilmektedir.

Türkiye’de işletmelerin büyük çoğunluğu kredi ihtiyaçlarını piyasada faaliyet gösteren bankalardan sağlarlar. Bankalar işletmelerin kredi taleplerini, karşılarken bazı kriterler uygulamaktadır. Bankaların işletmelere kredi tahsis ederken uygulamış oldukları kriterler detaylarda farklılıklar göstermekle birlikte temelde aynıdır.

Mali veri analizi; Bankalar, işletmelerden almış olduğu finansal veriler, bilanço vb.- baz alınarak işletmelere rating notu verirler. Bu notun oluşmasında işletmelerin, borçlanma oranı (Borç ödeme kapasiteleri), likidite oranı (kısa sürede nakde dönüşebilecek finansal varlıklar) ve karlılık oranı en önemlileridir.

Karlılık oranı, işletmenin faaliyet gösterdiği işkoluna paralel olarak kar ettiğinin ölçümünde kullanılır.

Moraliter kayıtları; Merkez bankası kayıtları yolu ile çek, senet, icra durumunu inceleyerek işletmelerin borç ödeme kapasitesi irdelenir. Bu verilere ek olarak piyasada işletmenin tedarikçilerinden elde edilen, işletmenin borç ödeme ahlakına ait bilgiler alınır.

İş deneyimi; işletmelerin faaliyet göstermiş olduğu sektördeki tecrübeleri dikkate alınmaktadır. Ortakların faaliyette bulunan alandaki iş tecrübeleri de önemli bir kriterdir. Ortakların ve şirketin faaliyet gösterilen alanda ki çalışma sürelerinin uzun olması bu firma lehinedir.

Şirketin ve ortaklarının mal varlık düzeyi; Şirketin kazancını nasıl değerlendirdiği ve ortakların şirkete olan güvenini de dolaylı olarak yansıtan bir veridir.

Bankaların kredi politikalarını belirleyen unsurlara ana hatları ile değindikten sonra şirketlerin de bankalardan kredi istemeden önce izlemesi gereken temel kriterlere de değinelim.

Kredi ilaç gibidir. Dozunu iyi ayarlamak gerekir. İlaç yararlı bir üründür. Fakat dozunu kaçırdığımız zaman çok zararlı bir ürün halini almakta hatta ölümcül sonuçlar doğurmaktadır. Kredi de işletmeler açısından ilacın dozunda kullanılması kadar önem arz etmektedir. Krediyi alırken bu felsefeye çok dikkat edilmesi gerekmektedir.

Bankanın, firmanın bilançosunda yer almak için kredi tahsis etmesi firmanın bu kredileri kullanması gerektiği anlamına gelmemelidir. Ayrıca, A bankasının açmış olduğu kredi ve teminat koşulların paralel olarak B bankasının kredi tahsisi etmemesi, firmanın B bankası gözünde itibarsız olması anlamına gelmemelidir. Her banka, firmalara aynı oranda ve aynı teminat koşullarında limit açması, firmanın finansal kaldıraç oranının çok yüksek seviyeler çıkmasına sebebiyet verecektir. Bu durum firmanın büyümesine değil çöküşüne zemin hazırlayacaktır. 2008 Amerika krizinde yaşananlar, mikro anlamda şirketler için yaşanabilir.

  • Fizibilite çalışması; işletmenin kredi başvurusuna başlamadan önce ilk yapması geren, krediye kullanma yolu ile elde edilecek olan kar maksimizasyonunu iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
  • Öz kaynak oranı; Yatırımın bir kısmının öz kaynaklardan karşılaması gerekmektedir. Sektörlere göre bu oran değişim gösterebilmektedir.
  • Vade uyumu; Kullanılacak kredinin geri ödeme planı ile işletmenin gelirlerinin (alacak tahsil süresi) vade uyumu paralel olmalıdır.
  • Kur riski; Faaliyetlerden elde edilen gelirlerin döviz cinsine paralel olarak borçlanmaları gerekmektedir.

Sektörde bulunan firmaların maximum borçlanabileceği oranları gösteren istatistiksel veriler bulunmaktadır. Sektörde bulunan firmanın borçlanma sınırı geçmesi durumunda, firma Finansal Stres Bölgesine girmiş bulunmaktadırlar. Firmaların borçlanma yoluna giderken, bu verilere dikkat etmesi önemlidir. Türkiye’de Odalar, sektörel Finansal Stres oranları yayınlamaktadır. Bunlara dikkatle takip etmek gerekmektedir.

Her canlının yük taşıma kapasitesi olduğu gibi her firmanın da borç taşıma sınırı bulunmaktadır. Genellikle şirketler sermayeye dayalı olmayan bilgi ve beceri yolu ile kurulduğundan ve şirket sahipleri borçlanma sınırını finansal stres verileri ile değil kendi ön sezileri ile belirlediğinden dolayı genellikle finansal açıdan zorluklar yaşamaktadırlar. Bazen de likidite dengesizliği ile iflas edebilmektedirler. Unutulmaması gerekirki firmalar zarardan değil likitsizlikten batar.

Kredilerin tahsis şartları doğrultusunda maliyetlerinin de düşük olması gerekmektedir. Bankacılık sektöründe şirketler için uygulanan faiz oranlarının düşük olması, işletmelerin bankaya kazandırdıklarının ve rating notunun yüksek olmasına bağlıdır. Bu sebepten işletmelerin daha ucuz maliyetli kredi kullanmaları için bankaya kazandırmaları ve düşük risk taşımaları gerekmektedir. Kazan-kazan ilkesini uygulayan banka ve işletmeler her durumda karlı olacaktır. Basel kriterleri, bugün için belki zorunlu değil, ancak hemen hemen tüm bankalar fiiliyatta istenen kriterleri uygulamaya başladı. Bundan sonraki süreç, rating puanları ile yaşamaya alışmak olacak.

DAHA DETAY BİLGİ ALMAK İÇİN WHATSAPP HATTINDAN BİZİ ARAYABİLİR YADA info@epcgrup.com ADRESİNE SİZİ ARAMAMIZ İÇİN NOT BIRAKABİLİRSİNİZ.

EPC RATING
Economic Planning Control